4 Nisan 2015 Cumartesi

ÇETİN&METİN'İN HİKAYESİ

Çetin ile Metin çok iyi, iki arkadaştılar. Bu iki iyi dost, 2 sene önce Mertcan'ın doğumgününde tanışmışlardı. O günden beri yedikleri, içtikleri ayrı gitmez, hep birlikte takılırlardı.

Çetin'i Mertcan'ın en yakın arkadaşı hediye etmişti. Çetin, Mertcan'ın bugüne kadar sahip olduğu en havalı monttu. Kahverengi derisi pırıl pırıl parlıyordu, üstünde bir sürü renkli arma vardı. Üstelik te çok çok hafifti, Mertcan, Çetin'i üstüne giydiğinde çok rahat hareket edebildiğini farketmişti. Doğumgününün en gözde hediyesi biranda Çetin oluvermişti. 


Metin'i ise teyzesi almıştı. Metin, üstünde ürkünç bir kurukafa resmi bulunan mavi bir tişörttü. Mavi, Mertcan'ın en sevdiği renkti. Mertcan Metin'e bayılmıştı, ancak annesi yüzünü buruşturmuş ve kızkardeşine "üzerinde çizgi film karekteri olan bir tişört alsan daha iyi olurdu" demişti. Teyzesi ise "Ablacım Mertcan artık büyüdü daha genç işi şeyler beğeniyor, biz onunla anlaştık" diyerek Mertcan'a göz kırpmıştı.
Mertcan teyzesine kocaman kocaman sarıldı, onu bu ailede teyzesinden daha iyi anlayan biri daha yoktu. Teyzesi 20 yaşındaydı, pc oyunlarını biliyor, face ve instagramdan takip edebiliyor, twit ve mesajlarında kısaltma kullanabiliyordu. Annesi ve babası ise akşam haberleri ile başlayıp, her kanalda farklı bir haber programı seyrediyorlar ve ülke sorunları dışında hiçbir sorunla ilgilenmiyorlardı. Bir keresinde Mertcan'ın minecraft'ta yaptığı bina yanmıştı, tam babasına bu olayı anlatıyordu ki babası "ne! neresi yandı??? itfaiyeye haber verdiniz mi" diye panik yapmıştı, Mertcan teyzesine bu olayı anlattığında haftalarca gülmüş ve babasına "mine craft'ta yangın var itfaiyeye haber verin" diye şaka yapmışlardı.


İşte böyleydi minik Mertcan'ın hayatı. Ve şimdi Çetin ile Metin bu sevimli çocuğun gardırobundaki en güzel yeri almışlardı. Mertcan dolabı açmış ve eski kıyafetlerini sıkıştırarak, Çetin ile Metin' e geniş bir yer açmıştı. Zaten çok havalı olan ve kendini çok beğenen Çetin, dolabın başköşesine de yerleşince iyice havaya girmiş, Metin dışında kimseye yüz vermez olmuştu. Mertcan ne giyerse giysin , üstüne illa ki Çetin'i alıyordu. Diğer giysiler ise Çetin'i çok kıskanıyordu. Yine de Çetin'e iyi davranıyor arkadaş olmak istiyorlardı. Metin bazen diğer giysilerle sohbet etmeye çalışırsa, Çetin hemen müdahale ediyor " ne yapıyorsun konuşma onlarla, onlar sıradan giysiler, biz farklıyız, asla bizimle eşit olamazlar" diyordu. Günler böyle geçip gitmiş ve Mertcan'ın 10. doğumgünü gelmişti. Ev herzamanki gibi süslenmiş, Mertcan'ın en sevdiği çikolatalı pastadan alınmış ve tüm arkadaşları davet edilmişti. 

Doğumgününde Mertcan üstüne en sevdiği tişörtünü, Metin'i giydi. Mertcan, Çetin'e ise üzüntü ile baktı, ev partisi olduğu için montunu üstüne giymesi garip kaçardı bu yüzden en sevdiği giysisini dolapta bıraktı. Metin dolaptan ayrılırken Çetin' e dönüp "merak etme dostum, partide olan biten herşeyi sana tüm detayı ile anlatacağım" dedi. Çetin acı acı gülümsedi, sanki kötü birşeyler olacağı içine doğmuştu.

Doğumgünü süper başlamış ve çok eğlenceli geçmişti. Ama asıl heyecanlı olan kısım hediyelerin açılmasıydı. Mertcan ilk defa bu kadar çok hediye almıştı, hediyeleri açması tam dört saat sürdü. Hediyeler birbirinden güzeldi, su tabancası, UNO, zeka küpü, uzaktan kumandalı helikopter ve oyun yükleme kartı bunlardan sadece bazılarıydı. En son hediye paketi ise teyzesinden geldi, Mertcan bir çırpıda paketi yırtıp açtı. İçinden parlak renkli, gece ışıkları yanan, içi pofuduk müthiş bir mont çıktı.Teyzesi uzanıp bir düğmeyi tuttu ve çevirdi "bak, bu montun içinde mp4 çalar gizlenmiş, düğmeyi çevirdiğinde çalışıyor" dedi. Bütün çocuklar Mertcan'ın başına toplandı ve montu evirip çevirip "wooow harika birşey dostum" dediler. Mertcan teyzesine sarılıp çok teşekkür etti.

Akşam olup tüm misafirler gittikten sonra Mertcan, hediyeleri özenle yerlerine yerleştirdi. Montunu asmak için dolabın kapağını açıyordu ki, vazgeçti bu gece montuna sarılıp yatmaya karar verdi. Metin ise dolapta Çetin'in yanında yeralmıştı, Çetin' e doğumgünü ile ilgili aklında ne varsa bir çırpıda anlatmıştı ancak yeni monttan bahsetmekten kaçındı arkadaşını üzmek istemiyordu. 

Mertcan ertesi gün babasının dolabını açtı ve güzel bir askı seçti, sonra yeni montu bu askıya asıp kendi dolabına götürdü. Dolabın kapağını açtı. Şöyle bir gözattıktan sonra, Çetin ile Metin'i diğer giysilerin yanına doğru itti. Çetin şok olmuştu "neler oluyor Metin" diye sordu, Metin cevabı biliyordu "şimdi yandık" diye içinden söylendi. Mertcan yeni montu yavaşça astı. Tüm giysiler merak içinde yeni monta baktılar. Yeni mont, ışıklarını açtı ve diğer giysileri selamladı "merhaba adım Michael, Amerika'dan geliyorum" dedi. Diğer giysiler, şimdiye kadar böyle fiyakalı bir giysi görmemişlerdi. Hemen Michael ın etrafını sardılar, Michael havalı olduğu kadar eğlenceli ve alçakgönüllüydü, diğerleri ile çabucak kaynaşıp arkadaş oluvermişti. Çetin'in kahverengi derisi sinirden kırmızıya dönmüştü. Metin, Çetin'i sakinleştirmeye çalışıyor "merak etme gelecek doğumgününde de bunun yerini bir başkası alacak, saltanatı sonsuza kadar sürmez, üzme kendini" diyordu. Ama Çetin asla sakinleşmedi.

Gece olmuş, tüm giysiler uykuya dalmıştı. Ancak Çetin'in gözünü uyku tutmuyordu. Düşündükçe sinirleniyor, sinirleniyor ve daha da sinirleniyordu. En sonunda yerinden fırlayıp makası aldı ve Michael'ın üstüne atladı, ön tarafına 4 kesik attı. Michael acı içinde bağırınca tüm giysiler uyandılar, gördükleri karşısında şok olmuşlardı. Çetin elinde makasla suç üstü yakalanmıştı. Tüm giysiler acıyarak Çetin'e bakıyorlardı, Çetin onların bakışı altında ezildikçe ezildi, kendini çok kötü hissediyordu ama yine de suçunu kabul etmek yerine inkar edip durumu kurtarmaya çalıştı. "Hayır hayır benim bir suçum yok, kendisi makasın üstüne düştü, bende makası çıkarıp onu kurtarmaya çalıştım, hiçbirşey göründüğü gibi değil inanın" diye bağırıp duruyordu. Mertcan dolaptan gelen gürültüler üzerine uyandı, dolabın içinde fare olduğunu sanarak, korku içinde ve yavaşça dolabın kapağını açtı. O da ne! Mertcan yeni montunu kesikler içinde yerde yatarken gördü. Ağlayarak babasını uyandırdı. Babası Mertcan'ı teselli ederek aynı monttan yeniden alacağına söz verdi. Ama Mertcan Michael için ağlamaya devam etti, birkaç saat sonra güneş doğdu, Mertcan hala olanlara anlama veremiyordu. Tam o sırada kapı çaldı. Teyzesi kahvaltıya gelmişti "size sıcacık simitler getirdim" dedi en neşeli ses tonuyla.


Mertcan ağlayarak teyzesine gece olanları anlattı, teyzesi Michael'ı inceledi, sonra dolabın kapağını açarak, diğer giysilere dikkatlice göz attı "içlerinden birini montu yamamak için kullanabilirim" diye mırıldandı. Ve gözüne Çetin takıldı, armaları kocaman kocamandı. Çetin'i çıkardı Michael'ın yanına yatırdı. Mertcan' a dönüp "bu mont artık eskimiş, armalarını kesip, Michael'i onarabilirim eskisinden bile havalı olacak söz veriyorum" dedi. Mertcan onay verdi. Teyzesi Çetin'in üstündeki armaları kesti ve Michael'in kesiklerini yamadı. Çetin artık delik deşik olmuştu, Mertcan onu toplayıp çöpe attı. Michael'i tekrar dolaba astı.Tüm giysiler çok sevinmişti, Michael' a sarılıp, geçmiş olsun dediler. Metin arkadaşı Çetin'i kaybettiği için çok üzgündü ama Çetin'in hatalı davrandığının da farkındaydı. 

Çetin çok kötü  şeyler yapmıştı, kendini diğer giysilerden üstün görmüş, kimseye yardım etmemiş, kimse ile arkadaşlık etmemiş, üstelik yeni gelen arkadaşa da bilerek zarar vermişti. Bu davranışlarının bedelini de çöp kutusuna giderek ödemişti. Diğer giysiler ise küçüldükçe Mertcan'dan daha küçük çocuklara hediye edildiler ve hep birilerinin dolabında mutlu mesut yaşadılar...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder